İstanbul’a yalnızca 45 dakika uzaklıktaki; meşe, çam ve kayın ormanlarının arasında gizli Ulupelit’te, huzur, neşe ve mutluluğun paylaşıldıkça arttığı bir yerdeyiz.
Biz Ulupelit Köyü’nü bundan yaklaşık 20 yıl önce keşfettik. Bu büyülü ortama sahip köyün, ziyaretçilerini şehirden kopardığını, zaman ve mekânı unutturduğunu hissettiğimizde, yaşamak istediğimiz yer burası dedik.
Seyahat etmekten keyif alan bir aile olarak; gezilerimizde biriktirdiğimiz anılardan, tadı damağımızda kalan tatlardan ilham aldık. Keşfetme heyecanımızla, doğaya olan bağlılığımızla ve güzellikleri paylaşma arzumuzla Casa Lavanda’yı, güzel duyguların yaşandığı ve paylaştıkça arttığı bir mekânı hayata geçirdik.
Hizmet kalitemizi, yaşam kalitesi anlayışımız doğrultusunda şekillendirdik. İstanbul’u tamamlayan, şehir insanının doğayla doyasıya yaşam özlemini karşılayan, sakin, huzurlu ve yalın bir dinlence sunmayı amaç edindik. 2010 yılında Casa Lavanda’yı hizmete açtık. 18.000 m2 yeşil alana yayılan Casa Lavanda’yı kurarken, doğal yapıya ve ekosisteme uyumlu olmasına, özgün mimari ve iç dekorasyon öğeleri kullanmaya özen gösterdik.
14 çok özel konaklama odası bulunan otelimizde, taş ve ahşap başta olmak üzere tamamen doğal malzemeler kullandık. Gerek iç, gerekse de dış mekânlarda konfordan ödün vermezken, doğal ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen malzemelere ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına öncelik verdik.
Casa Lavanda’nın aile işletmesi olması, bizim için beğenilerin birinci öncelik olmasını, özenin her ayrıntıya yansımasını, daha iyinin peşinden hep birlikte koşma kararlılı
ğını beraberinde getirdi.
Hayallerimizin ürünü Casa Lavanda, gastronomi eğitimi alıp Şef olan oğlumuz Emre’nin de bize katılması ile tam bir aile işletmesine dönüştü.
Alıntıdır.. Örnek olarak girilmiştir.